Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Nedir?
Ağız boşluğu içerisindeki yumuşak dokular (yanak, dudak, dil, damak mukozası), dişler ve çene kemiğindeki patolojiler ve eklem rahatsızlıkları ile ilgili teşhis ve tedavinin gerçekleştirildiği bölümdür. Gömülü diş çekimleri, yirmilik yaş çekimi, implant cerrahisi, kırık tedavisi, protez ve ortodontik tedaviye hazırlık aşamasındaki yumuşak ve sert doku düzenlemeleri, kök ucu rezeksiyonu (apikal rezeksiyon) kist operasyonları, greft operasyonları ve artrosentez gibi eklem operasyonlar cerrahi bölümü kapsamındadır.
Zaman içerisinde değişim gösteren beslenme alışkanlıklarımızla beraber pişmiş ve yumuşak gıdalar günümüzde daha çok tüketilmektedir. Buna bağlı olarak çene kemikleri küçülmeye başlamış ve yirmilik dişler kemikte gömülü kalmıştır. Gömülü yirmilik dişler diğer dişlerde sıkışma ve ağrı hissi oluşturabileceği gibi kist ve enfeksiyon oluşturma riski taşır. Enfekte bir 20 yaş dişi boğazda, kulakta, ense ve baş bölgesinde ağrıya ve ağız açıklığında kısıtlanmaya sebep olabilir. Bu durumların oluşmasını önlemek için altı ayda bir rutin kontrollere gelinmelidir ve var olan problem büyümeden halledilmelidir.
- Çürük: Yirmilik dişler konum olarak çok arka bir bölgede yer alırlar ve genellikle düzgün süremedikleri için pozisyon olarak yanağa veya dile doğru yatık bulunurlar. Konum itibari ile yirmilik dişlerin çürük tedavisi veya kanal tedavisi de zordur. Tedavisi ve bakımı zor olan yirmilik dişler için çekim daha faydalı bir tedavi seçeneğidir.
- Komşu Dişte Çürük Riski: Yirmilik yaş dişleri yarı gömük olduklarında veya yatık bir şekilde sürdüklerinde gıda birikimi sebebiyle komşusu olduğu büyük azı dişinde de çürüğe sebep olabilmektedir. Sağlıklı olan büyük azı dişlerinde çürüme riski olduğunda yirmilik dişlerin çekimi endikedir.
- Pericoronitis (Çevre Diş Eti ve Yumuşak Dokuların İltihabı): Yarı gömülü durumda olan yirmilik dişlerde, gömük olan kısımla üzerini örten diş eti dokusunun arasında mikroorganizma birikmeye bağlı olarak enflamasyon oluşmaktadır. Buna bağlı olarak şişlik, ağızda kötü tat ve koku, ağrı, kızarıklık ve ağız açıklığında kısıtlılık, lenf bezlerinde şişlik ve ateş gibi semptomlar görülebilir. Bu iltihabi süreç akut alevlenmeler yaparak benzer şikayetlerle tekrar baş gösterebilir. Sürekli tekrarlayan iltihabi durumlar için asıl tedavi dişin çekilmesidir.
- Dişlerde Çapraşıklık: Yatık pozisyondaki yirmilik dişler sürmeye çalıştıklarında öndeki dişlere baskı uygular ve bu baskı ön dişler bölgesinde çapraşıklığa sebep olabilir.
- Dişte Ağrı: Gömülü ve yarı gömülü durumdaki yirmilik yaş dişleri sürmeye çalışırken komşusu olduğu dişlere baskı uygular ve tüm çevre dişlere yayılan sıkışma ve ağrı hissi oluşturur.
- Kemikte Kist Oluşumu: Yirmilik yaş dişlerinin etrafını saran epitel dokusunda kist oluşumu görülebilir. Kistler iyi huylu patolojiler olmakla beraber tedavi edildiğinde kemikte erimeye neden olur. Büyük boyutlara ulaşan kistlerde kemik incelmesine bağlı olarak kemik kırığı bile oluşabilmektedir. Tedavisi için yirmilik diş ve kist dokusu kendisini çevreleyen epitelle beraber alınmalıdır.
- Kronik Travma: Yirmilik yaş dişleri normal konumda süremedikleri zaman yanak tarafına dönük bir şekilde sürebilmektedir. Bu durumda diş üzerinde düzgün şekillenmeyen diş eti mukozası ve yanak mukozası ısırma esnasında dişler arasında sıkışıp iyileşmeyen yaralara sebep olur. Sürekli olarak kronik bir şekilde travmaya maruz kalan yanak ve diş eti mukozasında iltihaplanma oluşabilir. Hasta ısırma ve yemek yeme sırasında ağrı duyar.
Dişler oluşum esnasında bir folikül içerisinde gelişim gösterir. 20 yaş dişleri göz içerisinde süremeyip gömülü kaldıkları zaman, bazen etrafını çevreleyen folikül, kist oluşumuna sebep olur. Kistler oluşum esnasında herhangi bir belirti vermeyebilir, hatta hiç belirti vermeden büyüyüp yayılabilir. Kistler büyüme gösterirken etrafındaki çene kemiğini eritir. Kistler epitel hücrelerinden oluşan bir zarla çevrili olup, bu zarın içerisinde kist sıvısı bulunmaktadır. Kist sıvısının basıncına bağlı olarak çene kemiğinde erime olur ve kemik eridikçe kist daha da yayılır. Bu yayılım komşusu olduğu diş köklerini itebilir, dişlerde sallanmaya sebebiyet verebilir. Kist sınırının çok genişlediği durumlarda anatomik noktalara yaklaşabilir ve çene sinirlerinde karıncalanma, hissizlik gibi belirtiler görülebilir. Büyük boyutlara ulaşan kistlerde kemikteki yıkım sebebiyle kemik çok incelir ve en küçük bir travmayla kırılabilecek hale gelir. Bunların yanı sıra gömük dişi çevreleyen foliküldeki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyüdüğü ve kötü huylu patolojilere yol açabildiği de bilinen bir gerçektir. Tüm bu durumları kontrol altında tutmak için rutin 6 aylık kontroller ihmal edilmemelidir.
Maksiller sinüsler, üst çene küçük azı ve büyük azı dişlerimizin olduğu bölgede, dişlerin üst tarafında yer alan anatomik boşluklardır. Sinüsler aldığımız havayı nemlendirme görevi yapar. Üst çenede azı dişlerinin kaybedilmesinden sonra çekim boşluğu uzun süre dişsiz kalırsa, sinüsler aşağıya doğru sarkar ve o bölgede kemik yüksekliğinin azalmasına sebep olur. Kalan mevcut kemik miktarına göre sinüs lifting (sinüs yükseltme) işlemi uygulanıp kemik seviyesi arttırılabilir.
Açık ve Kapalı olmak üzere iki sinüs lifting tarzı mevcuttur.
- Kapalı Lifting: İmplant planlanan bölgede 2-3mm’lik kemik ihtiyacı olduğu durumlarda kapalı yöntem uygulanılabilir. Bu yöntem implantın yapıldığı seansta gerçekleştirilir. Diğer sinüs yöntemlerine göre daha basit ve kısa süren bir operasyondur. İyileşme hızlı olduğu için implant sonrası protez yapılma süresi olabildiğince kısalır.
- Açık Lifting: Sinüste çok fazla sarkmanın olduğu, 2-3mm’den fazla kemiğe ihtiyaç olan durumlarda uygulanır. Sinüs tabanına yakın olan bir bölgede cerrahi olarak pencere açılır. Bu açıklıktan sinüs tabanı yükseltilerek yeni kemik oluşumu beklenir.
Canlılığını yitirmiş olan ve kronik iltihaplı dişler için her zaman tedavi yoluna gitmeyi tercih ederiz. Kök ucunda kronikleşen iltihapların olduğu dişler uzun süre tedavi edilmediği takdirde diş kaybı yaşamak kaçınılmazdır. Dişleri çekmekten ziyade tedavi edip ağızda tutmaya çalışmak öncelikli hedefimizdir. Kök ucu kronik iltihabı olan dişler gelişen tedavi prosedürleri sayesinde yüksek oranda tedavi edilebilir hale gelmiştir. Ancak ne kadar başarılı bir kanal tedavisi uygulansa da tedavinin yetersiz kaldığı durumlar da olabilir. Bu tür durumlarda iltihap çevre dişlere, dokulara doğru yayılmaya devam edebilir veya kistik bir hale dönüşebilir. Apikal rezeksiyon adını verdiğimiz basit bir cerrahi müdahale ile kök ucuna ulaşmak ve iltihaplı dokuyu oradan uzaklaştırılıp tedavi etmek mümkündür.
İltihaplı olduğu dişin kök ucu hizasından kesi atılarak diş eti mukozası kaldırılır. Enfekte doku temizlenerek uzaklaştırılır. Dişin kök ucundaki enfekte kısım da uzaklaştırıldıktan sonra, kök ucundaki kanal dolgusu tekrar sızdırmaz bir doku materyali ile kapatılır. Açılan diş eti mukozası tekrar geri dikilerek kapatılır ve iyileşme beklenir. Enfekte dokular tamamen uzaklaştırılırsa büyük oranda başarı elde edilir. Böylelikle dişin çekilmesine gerek kalmadan uzun yıllar boyunca ağızda kalabilir.